Alım gücü bir ülke ekonomisine bağlı olarak kullanılan resmi paranın yetebileceği değerlerdir. Alım gücü dün 10 birim paraya alınan ürünle bugün aynı birim paraya alınan ürünlerin birbirleri ile eşdeğer olarak görülüp görülmemesini ifade eder. Genelde enflasyonun artış göstermesi ile birlikte alım gücünün ters orantılı olarak dengede durduğundan söz edilebilmektedir. Hem bireysel hem de kurumsal manada bir anlama denk gelen alım gücü genel ekonomi düzeyiyle de ilişkilendirilebilen bir kavram olarak bilinmektedir. Ülkeler arasında ki ekonomik düzeyi ve ekonomik anlaşmaları da derinden etkileyen alım gücü dövizin dengede tutulmasında etkilidir. Satın alma gücü adil bir yaşam için önem taşıyan kriterler arasında da yerini alan bir kavram olarak değerlendirilebilir. İthalat ve ihracatı da etkilediğini belirtmeden geçmeyelim.
Alım Gücü En Yüksek Ülkeler Hangileridir?
Dünyada ürettiği ürün ve hizmet bakımından ihracat ve ithalat kapasitesi artan ve doğal olarak alım gücü yüksek olan pek çok ülke yer almaktadır. Demografik koşullar ve nüfus gücünün de etkili olabildiği alım gücü kapasitesine bakıldığında karşımıza ilk olarak çıkan ülke Çin’dir. Çin’in hemen arkasında yer alan diğer ülke ise Amerika Birleşik Devletleri’dir. Nüfus ve teknolojik gelişmeler bakımından oldukça gelişme sarf eden bu iki ülkeyi takip eden ülkeler arasında sırasıyla Hindistan, Japonya, Almanya, Rusya, Endonezya, Brezilya, Fransa, Birleşik Krallık, Meksika gibi ülkeler yer almaktadır.
Alım Gücü Nasıl Yükselir?
Hem tekel hem tüzel kişilikleri yakından ilgilendiren alım gücünün nasıl yükseleceği, bunun için nasıl adımlar atılması gerektiği son günlerde her bir vatandaşın kafasını meşgul eden konular arasında yer alıyor. Alt gelir grubu ve üst gelir grubunun arasındaki farkın iyiden iyiye açılmaya başladığı ve buna ek olarak orta sınıf ekonomiye sahip insanların azalmaya başladığı bu son süreçte alım gücünün yükselebilmesi için söz konusu birim paranın yeniden değerlenmesi gerekiyor. Bunun için cari açığın kapatılması, enflasyonun minimize edilmesi ve ithalat ihracat dengesinin iyi bir şekilde kurulması gerektiği belirtiliyor.
Alım Gücü Nasıl Hesaplanır?
Hem bireysel kişileri hem ticari kuruluşları hem de ülke genelindeki ekonomiyi yakından ilgilendiren alım gücünün hesaplanmasında parite adı verilen bir kavram oldukça etkilidir. Buna ek olarak iki ülke arasında ki para birimlerinin satın alabileceği ürünler birbirine oranlanarak alım gücü hesaplaması yapılabilmektedir. Bir ülkede örneğin 100 birim para ile doldurulan bir sepetle, diğer ülkenin 100 birim parası ile doldurulan sepetinin arasında ki oluşan farklar alım gücü hesaplamasında oldukça etkili bir yöntemdir ve sıklıkla kullanılabilir.
Alım Gücü Düşerse Ne Olur?
Alım gücünün düşmesi aynı zamanda fakirleşmeyi de beraberinde getiren bir unsurdur. Alım gücü düştüğünde hem aile ekonomisi hem şirket ekonomisi hem de ülke ekonomisi günden güne zayıflamaya, mal ve hizmet satın alınamayacak noktaya getirir. tüm bunlara ek olarak temel tüketim malzemelerine ulaşım imkansızlaşır ve satıcılar 10 birim paraya sattıkları ürünü geri yerine koymak için 15 birim paraya ihtiyaç duyarlar. Bu durumda kimse malını satmak istemez ve zamlı fiyat üzerinden satış yapmaya yönlenir. Fırsatçılık artarken, komisyon oranları da artar. Bununla beraber stokçuluk baş gösterir.
Alım Gücü En Düşük Ülkeler Hangileridir?
Ekonomik faaliyetlere bağlı olarak yükselen ve düşen alım gücü kavramı bazı ülkeler için çok net sirayet edici bir duruma gelir. Öyle ki dünyanın en iyi ekonomisine sahip ülkeler arasında yer alan ABD, Çin ve Almanya alım gücü en yüksek ülkeler arasında yer alırken, Somali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Burundi, Liberya, Malavi, Nijer, Mozambik, Eritre, Gambiya, Kuzey Kore, Haiti gibi ülkeler alım gücü en düşük ülkeler arasında yerini almaktadır.
