Yecüc ve Mecüc (Gog ve
Magog),Kur'an-ı Kerim'de iki farklı surede geçmektedir. Bu sureler Kehf Suresi
ve Enbiya Suresi'dir. İşte ilgili ayetler ve sureler:
Kehf Suresi, 18:93-99
Kehf Suresi'nde Yecüc ve
Mecüc'ün Zülkarneyn tarafından nasıl engellendiği anlatılmaktadır:
Ayet 93:
Arapça: "حَتَّىٰ إِذَا
بَلَغَ بَيْنَ السَّدَّيْنِ وَجَدَ مِن دُونِهِمَا قَوْمًا لَّا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ
قَوْلًا"
Türkçe: "Nihayet iki
dağ arasına ulaştığında, onların önünde hemen hemen hiçbir sözü anlamayan bir
kavim buldu."
Ayet 94:
Arapça: "قَالُوا يَا ذَا
الْقَرْنَيْنِ إِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ فَهَلْ نَجْعَلُ
لَكَ خَرْجًا عَلَىٰ أَن تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَدًّا"
Türkçe: "Dediler ki:
'Ey Zülkarneyn! Yecüc ve Mecüc, yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların
arasında bir set yapman için sana vergi verelim mi?'"
Ayet 95:
Arapça: "قَالَ مَا مَكَّنِّي
فِيهِ رَبِّي خَيْرٌ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ أَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْمًا"
Türkçe: "Zülkarneyn
dedi ki: 'Rabbimin beni içinde bulundurduğu (mal ve imkan) daha hayırlıdır. Siz
bana gücünüzle yardım edin, sizinle onların arasına sağlam bir set
yapayım.'"
Ayet 96:
Arapça: "آتُونِي زُبَرَ
الْحَدِيدِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا سَاوَىٰ بَيْنَ الصَّدَفَيْنِ قَالَ انفُخُوا ۖ حَتَّىٰ
إِذَا جَعَلَهُ نَارًا قَالَ آتُونِي أُفْرِغْ عَلَيْهِ قِطْرًا"
Türkçe: "Bana demir
kütleleri getirin.' Nihayet iki dağ arasını dolduracak hale gelince,
'Körükleyin' dedi. Onu ateş haline getirdiği zaman, 'Bana erimiş bakır getirin
üzerine dökeyim' dedi."
Ayet 97:
Arapça: "فَمَا اسْطَاعُوا
أَن يَظْهَرُوهُ وَمَا اسْتَطَاعُوا لَهُ نَقْبًا"
Türkçe: "Böylece
(Yecüc ve Mecüc) ne onu aşabildiler ne de delebildiler."
Ayet 98:
Arapça: "قَالَ هَٰذَا
رَحْمَةٌ مِّن رَّبِّي ۖ فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ رَبِّي جَعَلَهُ دَكَّاءَ ۖ وَكَانَ
وَعْدُ رَبِّي حَقًّا"
Türkçe: "Zülkarneyn
dedi ki: 'Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vaadi geldiğinde, O, bunu
yerle bir eder. Rabbimin vaadi haktır.'"
Ayet 99:
Arapça: "وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ
يَوْمَئِذٍ يَمُوجُ فِي بَعْضٍ وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعًا"
Türkçe: "O gün onları
birbirine girmiş halde bırakmışızdır. Sura üfürülmüş ve onları topluca bir
araya getirmişizdir."
Enbiya Suresi, 21:96-97
Enbiya Suresi'nde ise
Yecüc ve Mecüc'ün kıyamet alametleri arasında ortaya çıkacağı belirtilir:
Ayet 96:
Arapça: "حَتَّىٰ إِذَا
فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُم مِّن كُلِّ حَدَبٍ يَنسِلُونَ"
Türkçe: "Nihayet
Yecüc ve Mecüc (seddi) açıldığında, onlar her tepeden akın ederler."
Ayet 97:
Arapça: "وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ
الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ يَا وَيْلَنَا قَدْ
كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَٰذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ"
Türkçe: "Gerçek
vaadin vakti yaklaşmıştır. Bir de bakarsın ki, o inkâr edenlerin gözleri
dehşetten donup kalmıştır. 'Vay halimize! Biz bundan gaflet içindeydik, doğrusu
biz zalim kimselermişiz' derler."
Özet
Yecüc ve Mecüc'ün
Kur'an'da geçtiği yerler şunlardır:
Kehf Suresi (18:93-99):
Zülkarneyn'in Yecüc ve Mecüc'ü nasıl engellediği anlatılmaktadır.
Enbiya Suresi (21:96-97):
Yecüc ve Mecüc'ün kıyamet alametleri arasında ortaya çıkacağı belirtilmektedir.
Bu ayetler, Yecüc ve Mecüc'ün tarihsel ve eskatolojik (kıyametle ilgili) önemini vurgulamaktadır.
Yedi Uyurlar Hangi Surede Geçiyor?
Yedi Uyurlar (Ashab-ı
Kehf),Kur'an-ı Kerim'de Kehf Suresi'nde geçmektedir. Bu sure, adını bu
kıssadan alır ve Yedi Uyurların hikayesini detaylı bir şekilde anlatır. İşte
ilgili ayetler ve açıklamaları:
Kehf Suresi, 18:9-26
Ayet 9:
Arapça: "أَمْ حَسِبْتَ
أَنَّ أَصْحَابَ الْكَهْفِ وَالرَّقِيمِ كَانُوا مِنْ آيَاتِنَا عَجَبًا"
Türkçe: "Yoksa sen,
Kehf ve Rakim halkının, bizim şaşılacak ayetlerimizden olduğunu mu
sandın?"
Ayet 10:
Arapça: "إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ
إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا
مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا"
Türkçe: "O gençler
mağaraya sığındıklarında şöyle dediler: 'Ey Rabbimiz! Bize tarafından bir
rahmet ver ve bize şu durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla.'"
Ayet 11:
Arapça: "فَضَرَبْنَا عَلَىٰ
آذَانِهِمْ فِي الْكَهْفِ سِنِينَ عَدَدًا"
Türkçe: "Biz de
onların kulaklarını, mağarada yıllar yılı uyumaları için tıkadık."
Ayet 12:
Arapça: "ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ
لِنَعْلَمَ أَيُّ الْحِزْبَيْنِ أَحْصَىٰ لِمَا لَبِثُوا أَمَدًا"
Türkçe: "Sonra iki
gruptan hangisinin, onların ne kadar kaldıklarını daha iyi hesapladığını
bilelim diye onları uyandırdık."
Ayet 13:
Arapça: "نَحْنُ نَقُصُّ
عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِالْحَقِّ ۚ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ آمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ
هُدًى"
Türkçe: "Biz onların
başlarından geçenleri sana gerçek olarak anlatıyoruz. Onlar Rablerine inanmış
gençlerdi; biz de onların hidayetini artırdık."
Ayet 14:
Arapça: "وَرَبَطْنَا عَلَىٰ
قُلُوبِهِمْ إِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَن
نَّدْعُوَا مِن دُونِهِ إِلَٰهًا ۖ لَّقَدْ قُلْنَا إِذًا شَطَطًا"
Türkçe: "Kalplerini
sağlamlaştırdık. Ayağa kalktılar ve dediler ki: 'Bizim Rabbimiz, göklerin ve
yerin Rabbidir; O'ndan başka bir ilaha asla tapmayacağız, yoksa saçma sapan
konuşmuş oluruz.'"
Ayet 15:
Arapça: "هَٰؤُلَاءِ قَوْمُنَا
اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ آلِهَةً لَّوْلَا يَأْتُونَ عَلَيْهِم بِسُلْطَانٍ بَيِّنٍ
ۖ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا"
Türkçe: "Şu bizim
kavmimiz, O'ndan başka ilahlar edindiler. Onların ilah olduklarına dair açık
bir delil getirselerdi ya! Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim
olabilir?"
Ayet 16:
Arapça: "وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ
وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ يَنشُرْ لَكُمْ رَبُّكُم
مِّن رَّحْمَتِهِ وَيُهَيِّئْ لَكُم مِّنْ أَمْرِكُم مِّرْفَقًا"
Türkçe: "Onlardan ve
Allah'tan başka taptıklarından uzaklaştığınız zaman, mağaraya sığının ki
Rabbiniz size rahmetinden genişlik versin ve işinizde size bir kolaylık
hazırlasın."
Ayet 17:
Arapça: "وَتَرَى الشَّمْسَ
إِذَا طَلَعَت تَّزَاوَرُ عَن كَهْفِهِمْ ذَاتَ الْيَمِينِ وَإِذَا غَرَبَت تَّقْرِضُهُمْ
ذَاتَ الشِّمَالِ وَهُمْ فِي فَجْوَةٍ مِّنْهُ ۚ ذَٰلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ ۗ مَن
يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَلَن تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُّرْشِدًا"
Türkçe: "Güneşi,
doğduğunda mağaralarının sağ tarafına meylettiğini, battığında da sol tarafına
yöneldiğini görürdün. Onlar mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu,
Allah'ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet verirse o, doğru yolu bulmuştur;
kimi de saptırırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın."
Ayet 18:
Arapça: "وَتَحْسَبُهُمْ
أَيْقَاظًا وَهُمْ رُقُودٌ ۚ وَنُقَلِّبُهُمْ ذَاتَ الْيَمِينِ وَذَاتَ الشِّمَالِ
وَكَلْبُهُم بَاسِطٌ ذِرَاعَيْهِ بِالْوَصِيدِ ۚ لَوِ اطَّلَعْتَ عَلَيْهِمْ لَوَلَّيْتَ
مِنْهُمْ فِرَارًا وَلَمُلِئْتَ مِنْهُمْ رُعْبًا"
Türkçe: "Sen onları
uyanık sanırdın, oysa onlar uykudaydılar. Biz onları sağa ve sola çeviriyorduk.
Köpekleri de girişte iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görseydin mutlaka
gerisin geriye döner kaçar, içlerini korku kaplardı."
Ayet 19:
Arapça: "وَكَذَٰلِكَ بَعَثْنَاهُمْ
لِيَتَسَاءَلُوا بَيْنَهُمْ ۚ قَالَ قَائِلٌ مِّنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ ۖ قَالُوا لَبِثْنَا
يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ ۚ قَالُوا رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ فَابْعَثُوا
أَحَدَكُم بِوَرِقِكُمْ هَٰذِهِ إِلَى الْمَدِينَةِ فَلْيَنظُرْ أَيُّهَا أَزْكَىٰ
طَعَامًا فَلْيَأْتِكُم بِرِزْقٍ مِّنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ
أَحَدًا"
Türkçe: "Böylece
onları uyandırdık ki, kendi aralarında birbirlerine sorsunlar. İçlerinden bir
konuşmacı dedi ki: 'Ne kadar kaldınız?' Dediler ki: 'Bir gün ya da bir günün
bir kısmı kadar kaldık.' Dediler ki: 'Rabbiniz ne kadar kaldığınızı daha iyi
bilir. Şimdi birinizi şu gümüş parayla şehre gönderin de baksın, hangi
yiyecekler daha temizse ondan size getirsin. Ama çok dikkatli olsun ve sakın
kimseye sizi hissettirmesin.'"
Ayet 20:
Arapça: "إِنَّهُمْ إِن
يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ أَوْ يُعِيدُوكُمْ فِي مِلَّتِهِمْ وَلَن تُفْلِحُوا
إِذًا أَبَدًا"
Türkçe: "Çünkü eğer
onlar sizi ele geçirirlerse ya sizi taşlayarak öldürürler ya da kendi dinlerine
döndürürler. O zaman ebediyen kurtuluşa eremezsiniz."
Ayet 21:
Arapça: "وَكَذَٰلِكَ أَعْثَرْنَا
عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُوا أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَأَنَّ السَّاعَةَ لَا رَيْبَ
فِيهَا ۚ إِذْ يَتَنَازَعُونَ بَيْنَهُمْ أَمْرَهُمْ فَقَالُوا ابْنُوا عَلَيْهِمْ
بُنْيَانًا ۖ رَبُّهُمْ أَعْلَمُ بِهِمْ ۚ قَالَ الَّذِينَ غَلَبُوا عَلَىٰ أَمْرِهِمْ
لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيْهِم مَّسْجِدًا"
Türkçe: "Böylece
onları (insanlara) buldurduk ki, Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu ve kıyamet
saatinde şüphe olmadığını bilsinler. O sırada onlar kendi aralarında
durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki: 'Üzerlerine bir bina yapın. Rableri
onları daha iyi bilir.' Durumlarına vakıf olanlar ise: 'Üzerlerine mutlaka bir
mescit yapacağız' dediler."
Ayet 22:
Arapça: "سَيَقُولُونَ
ثَلَاثَةٌ رَابِعُهُمْ كَلْبُهُمْ وَيَقُولُونَ خَمْسَةٌ سَادِسُهُمْ كَلْبُهُمْ رَجْمًا
بِالْغَيْبِ ۖ وَيَقُولُونَ سَبْعَةٌ وَثَامِنُهُمْ كَلْبُهُمْ ۚ قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ
بِعِدَّتِهِم مَّا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا قَلِيلٌ ۗ فَلَا تُمَارِ فِيهِمْ إِلَّا مِرَاءً
ظَاهِرًا وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِم مِّنْهُمْ أَحَدًا"
Türkçe: "Diyecekler
ki: 'Onlar üç kişiydiler, dördüncüleri köpekleriydi.' Diyecekler ki: 'Beş
kişiydiler, altıncıları köpekleriydi.' (Bunlar) bilinmeyeni taşlamaktır.
Diyecekler ki: 'Yedi kişiydiler, sekizincileri köpekleriydi.' De ki: 'Onların
sayısını Rabbim daha iyi bilir.' Onları pek az kimseden başkası bilmez.
Öyleyse, onlar hakkında, ancak açık bir tartışma dışında, tartışma yapma ve
onlar hakkında bunlardan kimseye bir şey sorma."
Ayet 23:
Arapça: "وَلَا تَقُولَنَّ
لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَٰلِكَ غَدًا"
Türkçe: "Hiçbir şey
hakkında: 'Ben yarın onu yapacağım' deme."
Ayet 24:
Arapça: "إِلَّا أَن يَشَاءَ
اللَّهُ ۚ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَىٰ أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ
مِنْ هَٰذَا رَشَدًا"
Türkçe: "Ancak,
'Allah dilerse' (yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini an ve de ki: 'Umarım
Rabbim beni, bundan daha doğru olana iletir.'"
Ayet 25:
Arapça: "وَلَبِثُوا فِي
كَهْفِهِمْ ثَلَاثَ مِائَةٍ سِنِينَ وَازْدَادُوا تِسْعًا"
Türkçe: "Onlar
mağaralarında üç yüz yıl kaldılar; dokuz yıl da artırdılar."
Ayet 26:
Arapça: "قُلِ اللَّهُ
أَعْلَمُ بِمَا لَبِثُوا لَهُ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ أَبْصِرْ بِهِ وَأَسْمِعْ
ۚ مَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا يُشْرِكُ فِي حُكْمِهِ أَحَدًا"
Türkçe: "De ki: 'Ne
kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir.
O, ne güzel görür ve işitir! Onların O'ndan başka hiçbir dostları yoktur. Kendi
hükmüne kimseyi ortak etmez.'"
Özet
Ashab-ı Kehf (Yedi Uyurlar) kıssası, Kehf Suresi'nde detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Bu kıssa, mağaraya sığınan ve Allah'ın izniyle uzun bir süre uyuyan gençlerin hikayesini anlatır. Onların bu mucizevi uykusu ve uyanışları, Allah'ın kudretini ve rahmetini göstermektedir.
Şeriat Kuranda Hangi Surede Geçiyor?
"Şeriat"
kelimesi, Kur'an'da doğrudan bu şekilde geçmez. Ancak, şeriatın (İslam hukuku)
temelini oluşturan ahkam ayetleri ve yol anlamında "şir'a"
kelimesiyle ilgili ayetler bulunmaktadır. "Şeriat" kelimesi, İslam
hukukunun tüm kurallarını ve yasalarını ifade eder ve Kur'an-ı Kerim'in çeşitli
ayetlerinden, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sünnetinden ve İslam alimlerinin
içtihatlarından türetilmiştir.
Şeriatla ilgili en önemli
kavramlardan biri olan "şir'a" kelimesinin geçtiği bir ayet şöyledir:
Casiye Suresi, 45:18
Arapça: "ثُمَّ جَعَلْنَاكَ
عَلَىٰ شَرِيعَةٍ مِّنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ
لَا يَعْلَمُونَ"
Türkçe: "Sonra seni
de işin bir şeriatına (yola) koyduk; ona uy, bilmeyenlerin arzularına
uyma."
Bu ayet, Allah'ın
Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) belirli bir yol (şeriat) belirlediğini ve bu
yola uyulması gerektiğini belirtir. Şeriat, burada Allah'ın belirlediği ilahi
yol anlamında kullanılmıştır.
Şeriatın Temelini
Oluşturan Ayetler
Kur'an'da şeriatın
temelini oluşturan bazı ayetler şunlardır:
Adalet ve Hukuk
Maide Suresi, 5:48:
"Biz sana Kitab'ı hak ile indirdik; kendinden önceki kitabı doğrulayıcı ve
onu koruyup kollayıcı olarak. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet
ve sana gelen hakikatten ayrılıp onların arzularına uyma. Her biriniz için bir
şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı.
Fakat size verdiklerinde sizi denemek için (böyle yaptı). O halde hayırlarda
yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır; hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyleri size
bildirecektir."
Kısas (Cezalandırma)
Bakara Suresi, 2:178:
"Ey iman edenler! Öldürmede kısas (eşit ceza) size farz kılındı: Hür,
hüre; köle, köleye; kadın, kadına kısas edilir. Ancak, kim kardeşi tarafından
affedilirse, artık örfe uymak ve (diyet olan) güzel bir şekilde ödemek gerekir.
Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve merhamettir. Artık kim haddi aşarsa, onun
için elem verici bir azap vardır."
Miras Hükümleri
Nisa Suresi, 4:11-12:
"Allah, çocuklarınız konusunda (mirasta) erkeğe, kadının payının iki
katını tavsiye eder. Eğer (mirasçılar) ikiden fazla kadın iseler, (mirasın)
üçte ikisi onlarındır. Eğer bir tek kadınsa, o zaman yarısı onundur. Ölenin
çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir payı vardır. Eğer
onun çocuğu yoksa ve ana-babası ona varis olmuşsa, anasına üçte bir düşer. Eğer
onun kardeşleri varsa, anasına altıda bir düşer. Bu paylar, ölenin yapacağı
vasiyetten veya borçtan sonradır..."
Zina ve İffet Hükümleri
Nur Suresi, 24:2:
"Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun. Allah'a
ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda onlara acıyacağınız
tutmasın. Müminlerden bir grup da onların cezalandırılmasına şahit olsun."
Sonuç
Kur'an-ı Kerim'de "şeriat" kelimesi doğrudan geçmese de, "şir'a" ve "minhac" kelimeleri yol ve yöntem anlamında kullanılmaktadır. Bu kelimeler, İslam hukuku ve yaşam tarzını belirleyen ilahi kuralları ifade eder. Casiye Suresi 45:18'de bu anlamda bir ifade bulunmaktadır. Ayrıca, şeriatın temelini oluşturan ahkam ayetleri Kur'an'ın birçok yerinde bulunmaktadır. Bu ayetler, İslam hukukunun ve yaşam tarzının temelini oluşturan kuralları ve hükümleri içerir.
Şura Hangi Surede Geçiyor?
"Şura" kelimesi,
İslam'da danışma, istişare anlamına gelir ve Kur'an-ı Kerim'de bu kavramla
ilgili ayetler birkaç surede geçmektedir. Özellikle "Şura" suresi, bu
konunun önemine vurgu yapan bir suredir. İşte şura kavramının geçtiği bazı
ayetler ve sureler:
Şura Suresi, 42:38
Arapça: "وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا
لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَىٰ بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ
يُنفِقُونَ"
Türkçe: "Onlar ki
Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, işleri aralarında şura
iledir, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar."
Bu ayet, Müslümanların
kararlarını istişare ederek (şura) almalarını ve toplumsal konularda danışarak
hareket etmelerini teşvik eder.
Al-i İmran Suresi, 3:159
Arapça: "فَبِمَا رَحْمَةٍ
مِّنَ اللَّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانفَضُّوا مِنْ
حَوْلِكَ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ ۖ فَإِذَا
عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ"
Türkçe: "Allah'tan
bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba, katı yürekli olsaydın,
çevrenden dağılıp giderlerdi. Öyleyse onları affet, onlar için Allah'tan
bağışlama dile ve iş konusunda onlarla şura et. Kararını verdiğinde ise artık
Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever."
Bu ayet, Peygamber
Efendimiz'e (s.a.v.) ümmetiyle istişare etmesini ve kararlarını danışarak
almasını öğütler.
Özet
Şura Suresi, 42:38:
Müslümanların işlerini danışarak (şura) yapmalarını vurgular.
Al-i İmran Suresi, 3:159:
Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) işlerinde ashabıyla istişare etmesini öğütler.
Bu ayetler, İslam'da istişarenin (şura) önemini ve toplumsal kararların danışarak alınmasının gerekliliğini vurgular. Şura, İslam'da önemli bir kavramdır ve Müslümanların birbirleriyle danışarak en iyi kararları almalarını teşvik eder.
Şehitlik Hangi Surede Geçiyor?
Kur'an-ı Kerim'de şehitlik (şehit olma) ile ilgili birçok
ayet bulunmaktadır. Şehitlik, İslam'da çok yüce bir mertebe olarak kabul edilir
ve Allah yolunda canlarını feda edenlerin büyük mükafatlarla ödüllendirileceği
belirtilir. Şehitlik kavramına işaret eden bazı önemli ayetler ve sureler
şunlardır:
1. Bakara Suresi, 2:154
Arapça: "وَلَا تَقُولُوا لِمَن يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
أَمْوَاتٌ ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ وَلَٰكِن لَّا تَشْعُرُونَ"
Türkçe: "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin.
Bilakis, onlar diridirler, fakat siz anlayamazsınız."
2. Al-i İmran Suresi, 3:169-170
Arapça: "وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ
اللَّهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ"
Türkçe: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma!
Bilakis, onlar diridirler; Rableri katında rızıklanmaktadırlar."
Arapça: "فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ
بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا
هُمْ يَحْزَنُونَ"
Türkçe: "Allah'ın lütfundan kendilerine verdikleriyle
sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmamış olanlara da
hiçbir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri müjdesini vermek isterler."
3. Tevbe Suresi, 9:111
Arapça: "إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَىٰ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ
وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ ۚ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ
وَيُقْتَلُونَ ۖ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ
ۚ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ مِنَ اللَّهِ ۚ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي
بَايَعْتُم بِهِ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ"
Türkçe: "Şüphesiz Allah, müminlerden -karşılığında
onlara cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Allah
yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Bu, Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da
Allah'ın üzerine gerçek bir vaattir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren
kim vardır? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte bu,
büyük başarıdır."
4. Nisa Suresi, 4:74
Arapça: "فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ
الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْآخِرَةِ ۚ وَمَن يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلْ
أَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا"
Türkçe: "O halde dünya hayatını ahiret karşılığında
satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür
veya galip gelirse, ona büyük bir mükafat vereceğiz."
Özet
Kur'an-ı Kerim'de şehitlikle ilgili ayetler, Allah yolunda
canlarını feda edenlerin diriler arasında sayıldığını ve büyük mükafatlarla
ödüllendirileceğini belirtir. Bu ayetler, Müslümanlara şehitliğin yüceliğini ve
değerini anlatır. Şehitlik ile ilgili temel ayetler şunlardır:
Bakara Suresi, 2:154
Al-i İmran Suresi, 3:169-170
Tevbe Suresi, 9:111
Nisa Suresi, 4:74
Bu ayetler, şehitlerin Allah katındaki değerini ve onların manevi durumlarını vurgular. Şehitlik, İslam'da yüksek bir mertebe olarak kabul edilir ve Allah yolunda mücadele edenlerin büyük bir ödüle layık görüleceği belirtilir.